Sayfalar

1982 Anayasası değişikliğine nereden başlamalı?..


Yeni bir anayasa hazırlamayı veya güncel koşullarda TBMM’de değiştirilmesi güç olan Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın maddelerini değiştirmeyi öne alarak işe başlamayı önermek, gerekçesi ne olursa olsun, yürürlükteki anayasanın hiç değişmemesini istemekten öte, yapay gündem oluşturma, gündem değiştirme, karşı tarafı yıpratma oyalama pasifize etme gibi girişimleri olarak düşünülmelidir.

Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulların yeni bir anayasa hazırlanarak doğru dürüst değişiklik yapılmasına uygun olmadığı ve ayrıca zaman bakımından bu değişikliği yapmak için iki yılın yetmeyeceği açıkça bellidir.

1982 Anayasası, önceki yıllarda bazı maddeleri değiştirilmiş olsa da, faşist diktatörlüğün gerçekleşmesine temel teşkil eden bir yapıya sahip olduğundan değiştirilmesi ve demokratikleştirilmesi gerekir.

TBMM, Anayasa değişikliği yaparken kendi içinde tutarsız ve antidemokratik olan yürürlükteki anayasayı temel alacağından, yapılan değişiklikler de tutarsız ve anti-demokratik olacaktır.

Bundan dolayı, ilk önce Anayasa’nın Birinci Kısım Genel Esaslar’da yer alan maddelere, sadece aykırı olduğu için değil, Genel Esaslar’ı da sakatlayan Başlangıç ve Diğer Kısımlar’daki  maddeler değiştirilerek Anayasa’nın kendi içindeki tutarsızlığı giderilmeli ve değişikliğe dayanak olacak temel düzeltilmelidir.

1982 Anayasası’nın demokratikleşmesi doğrultusunda samimi olarak, gerçekten doğru dürüst bir şekilde değiştirilmesini isteyenler için, temelin düzgün hale getirilmesi sorunun % 70 çözülmesi demektir.

Tesbitler :

1982 Anayasası: Dört Kuvvet Komutanı’yla beraber darbe yaparak kendini “Devlet Başkanı” ilan eden, adına “Milli Güvenlik Konseyi” dedikleri cunta tarafından, feshettikleri TBMM’nin yetkilerini kullanarak hazırlattırdıkları ve denetimini yaptıktan sonra halk oyuna sunup kabul ettirdikleri, ortadan kaldırdıkları 1961 Anayasası’ndan daha anti-demokratik ve faşizan (Neo-faşist) bir anayasadır.

MGK üyeleri 1982 Anayasası hazırlanırken, Türk, Atatürk, Türk Milleti, Türk Devleti, Türk Vatandaşı, Milli, Milliyetçi gibi sözcüklerden oluşan,  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çoğunluğunun yüksek değer olarak kabul ettikleri kavramları yerli yersiz ve maymuncuk olarak kullanmıştır. Kurulduğundan beri Türkiye Cumhuriyeti anayasalarında yer alan Genel Esaslar maddelerini hile-i şeriyye taktiğiyle sakatlamak (değiştirmek) için 1982 Anayasası’na Başlangıç ve Genel Esaslar bölümü maddelerini yazmışlardır.

Yapılan bu sahtekârlığı, her şeyden önce kendini soyadı ve kültür olarak Türk kabul edenlerin çoğunlukta olduğu Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına hakaret ve ihanet olarak kabul ediyoruz.

İlkeler :

TBMM’nin1982 Anayasası’nı değiştirip çıkaracağı yaşa; yasama, yürütme ve yargı kurumlarının işlevlerini yaşama geçirirken dayandıkları temel (Ana-Yasa) olacaktır.

TBMM’nin yetkileri devredilemez güç olması gereği olarak yapılan Milletvekili seçimlerini denetleyen ve itirazda son yetkili olan Yüksek Saçim Kurulu, yargı görevini yürütürken tarafsız (yasa, anayasa ve hukuk kurallarına dayanarak) bağımsız (vicdanı hür) ve adaletli olması gerektiğinden dolayı, bizim de işe yargıdan başlamamız gerekir.

Bilindiği gibi, yargıda Adalet’in sembolu İnsan (Hakim) ve ölçü aracı olarak Terazidir. Anayasa değişikliğinde yasama görevini yapacak olan TBMM’nin milletvekilleri insan olarak hakimin yerini alacaklar.

TBMM’nin iradesini ve milletvekillerinin bilgilerini görgülerini vicdanlarını ölçecek durumda olmadığımıza göre, bağımsız (vicdanı hür) adaletli kararlar vereceklerinden terazilerinin de doğru tarttığını baştan kabul etmemiz gerekiyor.

Ama, onların dayandığı yasa, anayasa ve hukuk kuralları doğru düst mü? Yani, dayandıkları temel düzgün mü? Bu soruların cevabı “Hayır!..” olursa ne olur?

Somut sonuç :

1– TBMM iradesi doğru, terazi de doğru: Terazi eğri temelde ise; bu terazi hep yanlış tartar.

2– TBMM iradesi doğru, terazi yanlış: Terazi eğri temelde ise; bu terazi bazen yanlış ve bazen doğru tartar.

3– İrade doğru değil, terazi de yanlış, temel de eğri: Bu terazi istenildiği zaman doğru ve istenildiği zaman yanlış tartar. (TBMM’nin iradesini doğru kabul ettiğimiz için, bu 3’üncü sonuç üzerinde durmayacağız.)

1982 Anayasası’nın Başlangıç ve Genel Esasları’nın sakatlanarak geçersiz (butlan) hale getirilmesinin araştırılması

Türkler; en az 1000 yıl önceden bu yana, Anadolu’yu ve Trakya’nın bir kısmını kapsayan bölgede çeşitli devletler kurup bu toprakları yurt edinerek yaşamış olduklarından, bu coğrafyaya Türklerin soy adından dolayı Türkiya denilmiştir.

Yeni kurulan devlet Soy’a değil, Vatan’a (Toprağa) dayalı kurulduğundan, 1921 Anayasası (Teşkilat-ı Esasiye Kanunu)’na adı, “Türkiye Devleti” diye yazılmıştır. Cumhuriyet ilanıyla 1923 Anayasası’na,1961 Anayasası dahil, devletin şekli “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” diye geçmiştir.

“Türkiye Cumhuriyeti” bir kavramdır ve bu kavram devletin adıdır. “Türkiye” vatanı, “Cumhuriyet” ise idare şeklini ifade eder. Bu kavramı ifade eden iki kelimeden biri değiştirilirse anlam da değişir.

1980 darbesiyle kaldırılan 1961 Anayasası’na göre;

“Madde 1. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.”

“Madde 9. Devletin Şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”

1961 Anayasası’nda değiştirilemez hüküm sadece Cumhuriyettir. Bundan başka değiştirilemeyecek hüküm yoktur.

1982 Anayasası’nda, Birinci Kısım Genel Esaslar;

“Madde 1. Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir.”

1961 Anayasası ile aynıdır.

1982 Anayasası’nı hazırlayan “Milli Güvenlik Konseyi” 1. Maddedeki “Türkiye Devleti” kavramı yerine Anayasanın Başlangıç ve başka maddelerinde hile-i şeriyye taktiğiyle “Cumhuriyet” kavramını değiştirmeden, devletin adını değiştirmek suretiyle, “Türk Devleti bir Cumhuriyettir”e dönüştüerek, maddenin anlamını sakatlamıştır.

“Türk Devleti” soyut bir kavramdır. Vatansız, topraksız bir devleti ifade eder. Olumlu açıklayıcı örnek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir.

“Kuzey Kıbrıs” toprağı, vatanı ifade eder. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Kuzey Kıbrıs çıkarılırsa, geriye kalan “Türk Cumhuriyeti” hiçbir şey ifade etmez.

Diyaspora olmuş PKK kadroları, “Türkiye Devleti” ve “Türkiye Cumhuriyeti” kavramlarını kullanmazlar. Bunun yerine, “Türk Devleti” ve “Türk Cumhuriyeti” kavramlarını kullanırlar. Çünkü, Türkiye toprağından parça talepleri vardır.

1982 Anayasası, Madde 66’ya göre, “Türk Devleti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.”

Dördüncü Bölüm, Siyasi Haklar ve Ödevler başlığı altındaki bu maddede; “Türkiye Devleti” yerine “Türk Devleti” maymuncuk olarak kullanılmış ve madde anlamsız hale getirilmiştir.

“Türk Devleti” deyince, arkasından gelen “Türk vatandaşı” soyut kavram olur. Vatanı olmayan devletin, vatandaşı da olmaz. Zaten böyle bir devlet yoktur. Burada “Türk Devleti” kavramı sahtekârlığa alet edilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Sicil kayıtları çok sağlamdır. 1982 Anayasası’nın birçok yerinde ve bazı yasalarda “Türk vatandaşı” kavramı yazılmış olsa da, doğru uygulama bozulmamıştır.

Yaptığımız araştırmaya göre, Türkiye’de en az 48 çeşit Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Cüzdanı (vatandaş olmanın kanıtı) olan “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı” vardır. Ama bir tane bile, “Türk vatandaşı” yoktur. Varsa, “sanal sahte vatandaş”tır.

1982 Anayasası, Madde 104’te Cumhurbaşkanı’nın görevleri sayılırken, “Yabancı devletleri Türk Devleti’nin temsilcilerini göndermek, Türkiye Cumhuriyetine gönderilecek yabancı devlet temsilcilerini kabul etmek,” diye yazılmıştır. Bir devletin iki adı (Temsilci gönderirken “Türk Devleti”, gelen temsilcileri kabul ederken “Türkiye Cumhuriyeti”) olur mu?

Hangisi doğrudur?

1) Türkiye Devleti / Türk Devleti

2) Türk Devleti’nin şekli Cumhuriyettir / Türkiye Devleti’nin şekli Cumhuriyettir

3) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı / Türk vatandaşı

4) Türkiye Devleti’nin resmî dili Türkçedir / Türkiye Devleti’nin dili Türkçedir



Sınıfsız Toplum Platformu 
http://sinifsiztoplumplatformu.blogspot.com